21 Aralık 2007 Cuma

yarışma

belirli günler ve haftalar konusunda şiir yarışması düzenliyorum. örneğin:kızılay haftası ile ilgili şiir yazıp izelelif.blogspot@hotmail.com adresine gönderin birinci olma şansı kazanın. ayrıca www.ipekizel.blogspot.com adresinize girmenize sevinirim arkadaşımla ortak sitem
HADİ YARATICI OLUN EN GÜZEL ŞİİRİ SİZ YAZIN. 1. OLUN.

17 Aralık 2007 Pazartesi

İSTİKLAL MARŞI

iSTiKLAL MARŞI

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır parlayacak!
O benimdir, o benim milletimindir ancak!

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül... ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal.
Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklal.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım;
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar.
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın,
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.
Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.

Rûhumun senden İlahî, şudur ancak emeli:
Değmesin ma' bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!
Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım.
Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım;
Fışkırır rûh-ı mücerred gibi yerden na'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım!

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl;
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet,
Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!

Mehmet Akif Ersoy

winx saati




13 Aralık 2007 Perşembe

süper fırsat

blogunuz olmasa da olur.
izelelif.blogspot@hotmail.com
adresine en çok yorumu siz yollayın istediğiniz karekter olun son tarih 25 aralık 2007
örnek:bloom,stella,miusa,tekna,layla seçilebilirsiniz ama yorumlarınızda hangi karekter olmak istediğinizi belirtin.

FLORA VE CEMRE SEÇİLDİ.

ATATÜRK'ÜN HAYATI

ATATÜRK'ün HAYATI
Mustafa Kemal Atatürk 1881 yılında Selânik'te Kocakasım Mahallesi, Islâhhâne Caddesi'ndeki üç katlı pembe evde doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım'dır. Baba tarafından dedesi Hafız Ahmet Efendi XIV-XV. yüzyıllarda Konya ve Aydın'dan Makedonya'ya yerleştirilmiş Kocacık Yörüklerindendir. Annesi Zübeyde Hanım ise Selânik yakınlarındaki Langaza kasabasına yerleşmiş eski bir Türk ailesinin kızıdır. Milis subaylığı, evkaf katipliği ve kereste ticareti yapan Ali Rıza Efendi, 1871 yılında Zübeyde Hanım'la evlendi. Atatürk'ün beş kardeşinden dördü küçük yaşlarda öldü, sadece Makbule (Atadan) 1956 yılına değin yaşadı.

Küçük Mustafa öğrenim çağına gelince Hafız Mehmet Efendi'nin mahalle mektebinde öğrenime başladı, sonra babasının isteğiyle Şemsi Efendi Mektebi'ne geçti. Bu sırada babasını kaybetti (1888). Bir süre Rapla Çiftliği'nde dayısının yanında kaldıktan sonra Selânik'e dönüp okulunu bitirdi. Selânik Mülkiye Rüştiyesi'ne kaydoldu. Kısa bir süre sonra 1893 yılında Askeri Rüştiye'ye girdi. Bu okulda Matematik öğretmeni Mustafa Bey adına "Kemal" i ilave etti. 1896-1899 yıllarında Manastır Askeri İdâdi'sini bitirip, İstanbul'da Harp Okulunda öğrenime başladı. 1902 yılında teğmen rütbesiyle mezun oldu., Harp Akademisi'ne devam etti. 11 Ocak 1905'te yüzbaşı rütbesiyle Akademi'yi tamamladı. 1905-1907 yılları arasında Şam'da 5. Ordu emrinde görev yaptı. 1907'de Kolağası (Kıdemli Yüzbaşı) oldu. Manastır'a III. Ordu'ya atandı. 19 Nisan 1909'da İstanbul'a giren Hareket Ordusu'nda Kurmay Başkanı olarak görev aldı. 1910 yılında Fransa'ya gönderildi. Picardie Manevraları'na katıldı. 1911 yılında İstanbul'da Genel Kurmay Başkanlığı emrinde çalışmaya başladı.

1911 yılında İtalyanların Trablusgarp'a hücumu ile başlayan savaşta, Mustafa Kemal bir grup arkadaşıyla birlikte Tobruk ve Derne bölgesinde görev aldı. 22 Aralık 1911'de İtalyanlara karşı Tobruk Savaşını kazandı. 6 Mart 1912'de Derne Komutanlığına getirildi.

Ekim 1912'de Balkan Savaşı başlayınca Mustafa Kemal Gelibolu ve Bolayır'daki birliklerle savaşa katıldı. Dimetoka ve Edirne'nin geri alınışında büyük hizmetleri görüldü. 1913 yılında Sofya Ateşemiliterliğine atandı. Bu görevde iken 1914 yılında yarbaylığa yükseldi. Ateşemiliterlik görevi Ocak 1915'te sona erdi. Bu sırada I. Dünya Savaşı başlamış, Osmanlı İmparatorluğu savaşa girmek zorunda kalmıştı. Mustafa Kemal 19. Tümeni kurmak üzere Tekirdağ'da görevlendirildi.

1914 yılında başlayan I. Dünya Savaşı'nda, Mustafa Kemal Çanakkale'de bir kahramanlık destanı yazıp İtilaf Devletlerine "Çanakkale geçilmez! " dedirtti. 18 Mart 1915'te Çanakkale Boğazını geçmeye kalkan İngiliz ve Fransız donanması ağır kayıplar verince Gelibolu Yarımadası'na asker çıkarmaya karar verdiler. 25 Nisan 1915'te Arıburnu'na çıkan düşman kuvvetlerini, Mustafa Kemal'in komuta ettiği 19. Tümen Conkbayırı'nda durdurdu. Mustafa Kemal, bu başarı üzerine albaylığa yükseldi. İngilizler 6-7 Ağustos 1915'te Arıburnu'nda tekrar taarruza geçti. Anafartalar Grubu Komutanı Mustafa Kemal 9-10 Ağustos'ta Anafartalar Zaferini kazandı. Bu zaferi 17 Ağustos'ta Kireçtepe, 21 Ağustos'ta II. Anafartalar zaferleri takip etti. Çanakkale Savaşlarında yaklaşık 253.000 şehit veren Türk ulusu onurunu İtilaf Devletlerine karşı korumasını bilmiştir. Mustafa Kemal'in askerlerine "Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!" emri cephenin kaderini değiştirmiştir.

Mustafa Kemal Çanakkale Savaşları'dan sonra 1916'da Edirne ve Diyarbakır'da görev aldı. 1 Nisan 1916'da tümgeneralliğe yükseldi. Rus kuvvetleriyle savaşarak Muş ve Bitlis'in geri alınmasını sağladı. Şam ve Halep'teki kısa süreli görevlerinden sonra 1917'de İstanbul'a geldi. Velihat Vahidettin Efendi'yle Almanya'ya giderek cephede incelemelerde bulundu. Bu seyehatten sonra hastalandı. Viyana ve Karisbad'a giderek tedavi oldu. 15 Ağustos 1918'de Halep'e 7. Ordu Komutanı olarak döndü. Bu cephede İngiliz kuvvetlerine karşı başarılı savunma savaşları yaptı. Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından bir gün sonra, 31 Ekim 1918'de Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığına getirildi. Bu ordunun kaldırılması üzerine 13 Kasım 1918'de İstanbul'a gelip Harbiye Nezâreti'nde (Bakanlığında) göreve başladı.

Mondros Mütarekesi'nden sonra İtilaf Devletleri'nin Osmanlı ordularını işgale başlamaları üzerine; Mustafa Kemal 9. Ordu Müfettişi olarak 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktı. 22 Haziran 1919'da Amasya'da yayımladığı genelgeyle "Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararının kurtaracağını " ilan edip Sivas Kongresi'ni toplantıya çağırdı. 23 Temmuz - 7 Ağustos 1919 tarihleri arasında Erzurum, 4 - 11 Eylül 1919 tarihleri arasında da Sivas Kongresi'ni toplayarak vatanın kurtuluşu için izlenecek yolun belirlenmesini sağladı. 27 Aralık 1919'da Ankara'da heyecanla karşılandı. 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması yolunda önemli bir adım atılmış oldu. Meclis ve Hükümet Başkanlığına Mustafa Kemal seçildi Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kurtuluş Savaşı'nın başarıyla sonuçlanması için gerekli yasaları kabul edip uygulamaya başladı.

Türk Kurtuluş Savaşı 15 Mayıs 1919'da Yunanlıların İzmir'I işgali sırasında düşmana ilk kurşunun atılmasıyla başladı. 10 Ağustos 1920 tarihinde Sevr Antlaşması'nı imzalayarak aralarında Osmanlı İmparatorluğu'nu paylaşan I. Dünya Savaşı'nın galip devletlerine karşı önce Kuvâ-yi Milliye adı verilen milis kuvvetleriyle savaşıldı. Türkiye Büyük Millet Meclisi düzenli orduyu kurdu, Kuvâ-yi Milliye - ordu bütünleşmesini sağlayarak savaşı zaferle sonuçlandırdı.



Mustafa Kemal yönetimindeki Türk Kurtuluş Savaşının önemli aşamaları şunlardır:

Sarıkamış (20 Eylül 1920), Kars (30 Ekim 1920) ve Gümrü'nün (7 Kasım 1920) kurtarılışı.

Çukurova, Gazi Antep, Kahraman Maraş Şanlı Urfa savunmaları (1919- 1921)

I. İnönü Zaferi (6 -10 Ocak 1921)

II. İnönü Zaferi (23 Mart-1 Nisan 1921)

Sakarya Zaferi (23 Ağustos-13 Eylül 1921)

Büyük Taarruz, Başkomutan Meydan Muhaberesi ve Büyük Zafer (26 Ağustos 9 Eylül 1922)

Sakarya Zaferinden sonra 19 Eylül 1921'de Türkiye Büyük Millet Meclisi Mustafa Kemal'e Mareşal rütbesi ve Gazi unvanını verdi. Kurtuluş Savaşı, 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması'yla sonuçlandı. Böylece Sevr Antlaşması'yla paramparça edilen, Türklere 5-6 il büyüklüğünde vatan bırakılan Türkiye toprakları üzerinde ulusal birliğe dayalı yeni Türk devletinin kurulması için hiçbir engel kalmadı.

23 Nisan 1920'de Ankara'da TBMM'nin açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu müjdelenmiştir. Meclisin Türk Kurtuluş Savaşı'nı başarıyla yönetmesi, yeni Türk devletinin kuruluşunu hızlandırdı. 1 Kasım 1922'de hilâfet ve saltanat birbirinden ayrıldı, saltanat kaldırıldı. Böylece Osmanlı İmparatorluğu'yla yönetim bağları koparıldı. 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet idaresi kabul edildi, Atatürk oybirliğiyle ilk cumhurbaşkanı seçildi. 30 Ekim 1923 günü İsmet İnönü tarafından Cumhuriyet'in ilk hükümeti kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ve "Yurtta barış cihanda

barış" temelleri üzerinde yükselmeye başladı.



Atatürk Türkiye'yi "Çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmak" amacıyla bir dizi devrim yaptı. Bu devrimleri beş başlık altında toplayabiliriz:

1. Siyasal Devrimler:
· Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922)
· Cumhuriyetin İlanı (29 Ekim 1923)
· Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)

2. Toplumsal Devrimler
· Kadınlara erkeklerle eşit haklar verilmesi (1926-1934)
· Şapka ve kıyafet devrimi (25 Kasım 1925)
· Tekke zâviye ve türbelerin kapatılması (30 Kasım 1925)
· Soyadı kanunu ( 21 Haziran 1934)
· Lâkap ve unvanların kaldırılması (26 Kasım 1934)
· Uluslararası saat, takvim ve uzunluk ölçülerin kabulü (1925-1931)

3. Hukuk Devrimi :
· Mecellenin kaldırılması (1924-1937)
· Türk Medeni Kanunu ve diğer kanunların çıkarılarak laik hukuk düzenine geçilmesi (1924-1937)

4. Eğitim ve Kültür Alanındaki Devrimler:
· Öğretimin birleştirilmesi (3 Mart 1924)
· Yeni Türk harflerinin kabulü (1 Kasım 1928)
· Türk Dil ve Tarih Kurumlarının kurulması (1931-1932)
· Üniversite öğreniminin düzenlenmesi (31 Mayıs 1933)
· Güzel sanatlarda yenilikler

5. Ekonomi Alanında Devrimler:
· Aşârın kaldırılması
· Çiftçinin özendirilmesi
· Örnek çiftliklerin kurulması
· Sanayiyi Teşvik Kanunu'nun çıkarılarak sanayi kuruluşlarının kurulması
· I. ve II. Kalkınma Planları'nın (1933-1937) uygulamaya konulması, yurdun yeni yollarla donatılması

Soyadı Kanunu gereğince, 24 Kasım 1934'de TBMM'nce Mustafa Kemal'e "Atatürk" soyadı verildi.

Atatürk, 24 Nisan 1920 ve 13 Ağustos 1923 tarihlerinde TBMM Başkanlığına seçildi. Bu başkanlık görevi, Devlet-Hükümet Başkanlığı düzeyindeydi. 29 Ekim 1923 yılında Cumhuriyet ilan edildi ve Atatürk ilk cumhurbaşkanı seçildi. Anayasa gereğince dört yılda bir cumhurbaşkanlığı seçimleri yenilendi. 1927,1931, 1935 yıllarında TBMM Atatürk'ü yeniden cumhurbaşkanlığına seçti.

Atatürk sık sık yurt gezilerine çıkarak devlet çalışmalarını yerinde denetledi. İlgililere aksayan yönlerle ilgili emirler verdi. Cumhurbaşkanı sıfatıyla Türkiye'yi ziyaret eden yabancı ülke devlet başkanlarını, başbakanlarını, bakanlarını komutanlarını ağırladı.

15-20 Ekim 1927 tarihinde Kurtuluş Savaşı'nı ve Cumhuriyet'in kuruluşunu anlatan büyük nutkunu, 29 Ekim 1933 tarihinde de 10. Yıl Nutku'nu okudu.

Atatürk özel yaşamında sadelik içinde yaşadı. 29 Ocak 1923'de Latife Hanımla evlendi. Birçok yurt gezisine birlikte çıktılar. Bu evlilik 5 Ağustos 1925 tarihine dek sürdü. Çocukları çok seven Atatürk Afet (İnan), Sabiha (Gökçen), Fikriye, Ülkü, Nebile, Rukiye, Zehra adlı kızları ve Mustafa adlı çobanı manevi evlat edindi. Abdurrahim ve İhsan adlı çocukları himayesine aldı. Yaşayanlarına iyi bir gelecek hazırladı.

1937 yılında çiftliklerini hazineye, bir kısım taşınmazlarını da Ankara ve Bursa Belediyelerine bağışladı. Mirasından kızkardeşine, manevi evlatlarına, Türk Dil ve Tarih Kurumlarına pay ayırdı. Kitap okumayı, müzik dinlemeyi, dans etmeyi, ata binmeyi ve yüzmeyi çok severdi. Zeybek oyunlarına, güreşe, Rumeli türkülerine aşırı ilgisi vardı. Tavla ve bilardo oynamaktan büyük keyif alırdı. Sakarya adlı atıyla, köpeği Fox'a çok değer verirdi. Zengin bir kitaplık oluşturmuştu. Akşam yemeklerine devlet ve bilim adamlarını, sanatçıları davet eder, ülkenin sorunlarını tartışırdı. Temiz ve düzenli giyinmeye özen gösterirdi. Doğayı çok severdi. Sık sık Atatürk Orman Çiftliği'ne gider, çalışmalara bizzat katılırdı. Fransızca ve Almanca biliyordu.

ATATÜRK'ÜN SON YILLARI VE ÖLÜMÜ

Atatürk'ün ilk hastalık belirtisi 1937 yılında ortaya çıktı. 1938 yılı başlarında Yalova'da bulunduğu sırada, ciddî olarak hastalandı. Buradaki tedavi olumlu sonuç verdi. Fakat tamamen iyileşmeden Ankara'ya yaptığı yorucu yolculuk, hastalığının artmasına sebep oldu. Bu tarihlerde Hatay sorununun gündemde olması da onu yormaktaydı. Hasta olmasına rağmen, Mersin ve Adana'ya geziye çıktı. Kızgın güneş altında askerî birliklerimizi teftiş edip tatbikat yaptıran Atatürk, çok yorgun düştü. Ülkü edindiğimillî dava uğruna kendi sağlığını hiçe saydı. Güney seyahati hastalığının artmasına sebep oldu. 26 Mayıs'ta Ankara'ya döndükten sonra tedavi ve istirahat için İstanbul'a gitti. Doktorlar tarafından, siroz hastalığı teşhisi kondu.

Deniz havası iyi geldiği için, Savarona Yatı'nda bir süre dinlendi. Bu durumda bile ülke sorunlarıyla ilgilenmeye devam etti. İstanbul'a gelen Romanya kralı ile görüştü. Bakanlar Kurulu toplantısına başkanlık etti. 4 Temmuz 1938'de Hatay Antlaşması'nın yürürlüğe girmesi Atatürk'ü çok sevindirip moralini düzeltti. Temmuz sonlarına kadar Savarona'da kalan Atatürk'ün hastalığı ağırlaşınca Dolmabahçe Sarayı'na nakledildi. Fakat hastalığı durmadan ilerliyordu. O'nun hastalığını duyan Türk halkı, sağlığıyla ilgili haberleri heyecanla takip ediyor, bütün kalbiyle iyileşmesini diliyordu. Hastalığının ciddiyetini kavrayarak 5 Eylül 1938'de vasiyetini yazıp servetinin büyük bir kısmını Türk Tarih ve Türk Dil kurumlarına bağışladı. Ekim ayı ortalarında durumu düzelir gibi oldu. Fakat, çok arzuladığı hâlde, Ankara'ya gelip cumhuriyetin on beşinci yıl dönümü törenlerine katılamadı.

29 Ekim 1938'de kahraman Türk Ordusu'na yolladığı mesaj, Başbakan Celâl Bayar tarafından okundu. "Zaferleri ve mazisi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferlerle beraber medeniyet nurlarını taşıyan kahraman Türk ordusu!" sözü ile Türk Ordusu'nun önemini belirtmiştir. Yine aynı mesajda "Türk vatanının ve Türk'lük camiasının şan ve şerefini, dahilî ve harici her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni, her an ifaya hazır ve amade olduğuna benim ve büyük ulusumuzun tam bir inan ve itimadımız vardır" diyerek Türk Ordusu'na olan güvenini belirtmiştir.

Atatürk 1 Kasım 1938'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılış töreninde de bulunamadı. Hazırladığı açılış nutkunu Başbakan Celâl Bayar okudu. Atatürk bu nutkunda ülkenin imarı, sağlık hizmetleri ve ekonomi konularındaki faaliyetleri açıkladı. Bundan başka eğitim ve kültür konularına da temas edip gençliğin millî şuurlu ve modern kültürlü olarak yetişmesi için İstanbul Üniversitesi'nin geliştirilmesi, Ankara Üniversitesi'nin tamamlanması ve Van Gölü civarında bir üniversitenin kurulması için çalışmaların yapıldığını belirtti. Türk Tarih ve Türk Dil kurumlarının çalışmalarından duyduğu memnuniyeti açıkladı. Ayrıca Türk gençliğinin kültürde olduğu gibi spor sahasında da idealine ulaştırılması için Beden Terbiyesi Kanunu'nun uygulamaya konulmasından duyduğu memnuniyeti belirtti. Atatürk, ölümüne kadar memleket meselelerinden bir an olsun uzak kalmamıştı.

Atatürk'ün hastalığı tekrar şiddetlendi. 8 Kasımda sağlığıyla ilgili raporlar yayımlanmaya başlandı. Bütün memleketi tekrar derin bir üzüntü kapladı. Her Türk'ün kalbi onun kurtulması dileğiyle çarpıyordu. Ancak, kurtarılması için gösterilen çabalar sonuç vermedi ve korkulan oldu. Dolmabahçe Sarayı'nda 10 Kasım 1938 sabahı saat dokuzu beş geçe, insan için değişmez kanun, hükmünü uyguladı. Mustafa Kemal Atatürk aramızdan ayrıldı. Bu kara haberle, yalnız Türk milleti değil, bütün dünya yasa büründü. Büyük, küçük bütün devletler onun cenaze töreninde bulunmak üzere temsilciler göndererek, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusuna karşı duydukları derin saygıyı belirten mesajlar gönderdiler. 16 Kasım günü Atatürk'ün tabutu, Dolmabahçe Sarayı'nın büyük tören salonunda katafalka konuldu.
Üç gün üç gece, gözü yaşlı bir insan seli ulu önderine karşı duyduğu saygı, minnet ve bağlılığını ifade etti. Cenaze namazı 19 Kasım günü Prof. Şerafettin Yaltkaya tarafından kıldırıldı. On iki generalin omzunda sarayın dış kapısına çıkarılan tabut, top arabasına konularak, İstanbul halkının gözyaşları arasında Gülhane Parkı'na götürüldü. Buradan bir torpido ile Yavuz zırhlısına nakledildi. Büyük Ada açıklarına kadar, donanmamız ve törene katılmak için gelmiş olan yabancı gemilerin eşlik ettiği Yavuz zırhlısı cenazeyiİzmit'e getirdi. Burada Yavuz zırhlısından alınan cenaze, özel bir trene kondu. Atalarına son saygı görevlerini yapmak üzere toplanan halkın kalbinde derin bir üzüntü bırakarak Ankara'ya getirilmek üzere hareket edildi.

Atatürk'ün vefatı üzerine cumhurbaşkanı seçilen İsmet İnönü, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, bakanlar, Genelkurmay Başkanı, milletvekilleri ile ordu ve devlet ileri gelenleri tarafından karşılanan cenaze, Türkiye Büyük Mîllet Meclisi önünde hazırlanan katafalka kondu. Ankara halkı da onun cenazesi önünden saygıyla geçerek son görevini yaptı. 21 Kasım 1938 Pazartesi günü, sivil ve askerî yöneticiler ile yabancı devlet temsilcilerinin hazır bulunduğu ve on binlerce insanın katıldığı büyük bir tören yapıldı. Daha sonra Atatürk'ün tabutu katafalkta alınarak. Etnografya Müzesinde hazırlanan geçici kabre kondu. Türk milleti daha sonra, bu büyük insana lâyık, Ankara Rasattepe'de bir Anıtkabir yaptırdı. 10 Kasım 1953'te Etnografya Müzesinden alınan Atatürk'ün naaşı Anıtkabir'e getirildi. Burada yurdun her ilinden getirilmiş olan vatan topraklan ile hazırlanan ebedî istirahatgâhına yerleştirildi.

balık


Rent a car

birazda büyükler için...

arkadaşlar... bizim güzel annelerimiz bize herzaman çok sevdiğimiz tatlılardan yapsın diye siteme tatlı tarifleri koymaya karar verdimç ne de olsa burası bi site hep çocuklar için olmaz ki birazda büyükler için... nefis tarifler aşağıda!

ELMALI KEK

Malzeme Listesi:
3 yumurta
1 su bardağı toz şeker
1 su bardağı çiçek yağı
1 paket hamur kabartma tozu
1tatlı kaşığı tarçın
1 su bardağı ve 2 yemek kaşığı un
1,5 adet rendelenmiş elma
Yapılışı:

Yumurta ve toz şekeri yaklaşık 1 dakika çırpın, içine çiçek yağını ilave edin çırpın. Kabartma tozu, tarçın koyun karıştırın. Unu azar azar ilave ederek karıştırın. En son rendelenmiş elmaları katarak karıştırıp yağlanmış 26-28 cm lik kek kalıbına dökün (ben kek kalıbının içine yağlı kağıt yerleştiriyorum, keki çıkarmak çok pratik oluyor).

170 derecede ısıtılmış fırında yaklaşık 40 dakika pişirin. (her fırının sıcaklık ayarı farklı olabilir o yüzden bir kürdanı kekinize batırarak kekinizin pişip pişmediğini kontrol edin. Kek hamuru kürdana bulaşmıyorsa kekiniz pişmiştir)

Afiyet olsun...

UFO KURABİYESİ


(9-10 kurabiye)
1 su bardağından 2 parmak eksik pudra şekeri
yarım paket (125 gr) oda ısısında yumuşamış tereyağı
yarım paket (1 tatlı kaşığı) kabartma tozu
1,5 yemek kaşığı kakao
1 limon kabuğu rendesi
yarım su bardağı iyice küçültülmüş fındık içi
aldığı kadar un

Yapılışı:
Un hariç diğer malzemeleri biraraya getirin ve karıştırın. Azar azar un ilave ederek yoğurmaya devam edin. Elinize yapışmayan, toparlanan ve şekil verilebilen bir kıvama geldiğinde yeterince un koymuşsunuz demektir.

Hamurdan yumurta büyüklüğünde parçalar alın, yuvarlayın ve elinizde hafifçe baştırın. Hamurun ortasını elinizle biraz çukurlaştırın. Fındık büyüklüğünde yuvarladığınız ikinci hamur parçasını çukurlaştırdığınız yere koyun (çok bastırmanıza gerek yok pişerken iki hamur birbirine iyice yapışıyor).

Tepsiyi yanmaz fırın kağıdı ile kaplayın ve kurabiyeleri aralık bırakarak yerleştirin. Pişerken genişliyorlar.

170 derecede yaklaşık 15 dakika da pişiyor. Piştikten sonra soğuması için bekletin , fırından çıkardığınızda yumuşak oluyor, soğudukça sertleşiyorlar. Soğuduktan sonra servis yapın.

MOZAİK PASTA
malzemeler:
125 gr margarin
2 tepeleme yemek kaşığı kakao
4-5 yemek kaşığı şeker
1 paket bisküvi (ben birkaç tanesini ayırdım, kullanmadım)
1 su bardağı iri dövülmüş fındık
1 su bardağı süt
1 paket vanilya


Yapılışı:



Margarini eritip ateşten alın. İçine kakao, şeker, süt ve vanilya ekleyip karıştırın. Kırdığınız bisküvileri ve fındıkları ekleyip karıştırın ve alüminyum folyoya sarıp derin dondurucuya kaldırın.
En az bir saat dondurucuda beklettikten sonra dilimleyerek servis yapın.

12 Aralık 2007 Çarşamba

kızlar için


Car Hire

bilgisayar hakkında sorular

4. sınıfta okuyanlar ve bilgisayar yazılısına çalışanlar! bnde 4. sınıf öğrencisiyim ve sizlere yardımcı olmak istiyorum.aşağıdaki soruları 4. sınıf bilişim teknolojisi kitabı ve defterinden yararlanarak ben hazırladım.aşağıdaki soruları cevaplayarak çalışabilirsiniz.

SORULAR

1. sabit disk(hard disk) nedir?
2. ramın görevi nedir?
3. anakart nedir?
4. veri kablosu nedir?
5. işlemcinin görevi nedir?
6. kayıp dosyaları ararken ne yapılır?aşamalarıyla yazınız.
7. ? ve * sembollerinin anlamları nelerdir?
8. bilgisayardaki kısa yol tuşları nelerdir?anlamlarıyla birlikte yazınız?
9. home,end,page up, page down tuşlarının anlamlarını yazınız.
10.bilgisayarda tablo oluştururken hangi aşamalardan geçilir?sırasıyla yazınız.
11.worlde yazı yazarken nasıl simge konur?sırasıyla aşamalarını yazınız.
12.worlde nasıl resim konur? sırasıyla aşamalarını yazınız.

11 Aralık 2007 Salı

MADDELERİN ERİME VE KAYNAMA NOKTALARI

MADDE ERİME NOKTASI

buz 0 derece
tereyağı 31 derece
mum 56 derece
naftalin 79 derece




MADDE KAYNAMA NOKTASI
su 100 derece
alkol 78 derece
eter 35 derece

SAF MADDELER VE KARIŞIMLAR

SAF MADDELER: buharlaşma,mıknatısla ayırma, gibi yöntemlerle ayıramadığımız, başka maddelerden arıtılmış katışıksız tek maddeye saf maddeler denir.



KARIŞIMLAR: 2 yada daha fazla maddenin kendi özelliklerini kaybetmeden bir arada bulunmasına karışım denir.
ÖRNEK:demir tozları ile kükürt tozları karıştırılarak elde edilen madde bir karışımdır. bu karışıma mıknatıs yaklaştırılırsa,demir tozlarını çeker.geriye kükürt tozları kalır.

10 Aralık 2007 Pazartesi

çok önemli SİTEME GİREN OKUSUN

arkadaşlar blogunuz olmadığı için siteme yorum yazamıyor musunuz? yadaa
bana bazı önerilerde bulunmak mı istiyorsunuz?
ama blogunuz yok!!! :( ama atrık dert değil
çünkü siz yorumunuzu
izelelif.blogspot@hotmail.com
adresine yollayın yani mail atın bnde onu sitemde yayımlayayım. ama yorum yollarken adınızı yazmayı unutmayın . ewt mail adresime yorumlarınızı bekliyorum özellikle sınıf arkadaşlarım madem blogunuz yok maille yorumlarınız yayınlansın

doğal,yapay ve işlenmiş madde

DOĞAL MADDE: doğada saf olarak bulunan,işlenmemiş,herhangi bir katkı malzemesi katılmamış her maddeye doğal madde denir.
ÖRNEK:tuz,su,ham petrol,taş,mermer,altın,şeker,pamuk vb. bu maddelerin en küçük parçası yine maddenin kendisidir.


YAPAY MADDE:Tüketimin artması nedeniyle doğal maddelerin yetmediği durumlarda doğal madde yerine kullanılan ama insan eliyle yapılmış maddelere yapay madde denir.
ÖRNEK:kauçuk, naylon, plastik, teflon, sunta vb


İŞLENMİŞ MADDE:bir doğal maddenin işlenip,şekillendirilerek oluşturulmuş maddeye işlenmiş madde denir.
ÖRNEK:tahta masa,kağıt,vazo,kaşık,yün veya ipek kumaş,odun.

fen bilgisi maddeyi tanıyalım soruları

3. sınıflar veya konuyu hiç anlamayanlar bu sitedeki sorulardan yararlanabilirler.ya da yazılıya çalışabilirler.özellikle 3. sınıflar bu siteye girerse çok yararlanırlar.
(bu soruları isterseniz bir kağıda cevaplayın isterseniz bilgisayarınıza kopyalayıp yazıcıdan çıkarınız ama işlem yapmak için yer yok.)

SORULAR
1. 10 KG=......... G
2. 25 KG=..........G
3. 50.OOO KG=.............G
4. 90.000 KG=.............G
5. 4000 mL=...............L
6. 80.000 mL=.............L
7. 2100 mL=........L.........mL
8. 1.900 mL=.......L.........mL
9. 6.572 mL=.......L.........mL
10. 14.850 mL=........L........mL

11-annem 5000 g nohut,4000 g pirinç,6000 g da bulgur aldı.annem kaç kg alışveriş yapmıştır?

12- 300 kg'lık pirinç, 15 kg'lık torbalara doldurulacaktır.kaç torba gerekir?

13-bir damacana süt 6 L'dir. bu sütü 150 mL'lik şişelere doldurmak istiyoruz.kaç şişeye ihtiyaç vardır?

14- gizem 35 kg 750 g, ece ise gizem'den 1 kg 250 g fazla geldi. sinem ile gizem toplam kaç kg'dır?

7 Aralık 2007 Cuma

okulda el yıkamanın önemi

Çocukların vücut direncinin yetişkinlere oranla daha zayıfTIR. bu nedenle hastalık yapıcı mikroorganizmalara çok kolay teslim olMAKTADIRLAR. “Eller, mikropların vücuda girmesinde köprü işlevi görüyor. Çocukların önemli kısmı, sadece ellerini yıkamadığı için çevresinden aldığı mikroplar nedeniyle hastalanmaktadırlar. Özellikle tuvaletten sonra ellerin gerektiği gibi yıkanmaması, dışkı yoluyla bulaşan E.Coli gibi tehlikeli mikroorganizmanın vücuda rahatlıkla girmesine neden oluyor. El temizliğine gereken önemin verilmemesi, sarılık ve paraziter rahatsızlıklar başta olmak üzere çok sayıda hastalığa yol açmaktadır.”
okulda çocuklar arasında yapılan silgi, kalem gibi eşyaların alışverişinde bile mikrop transferi olabilmekte, öksürme ve hapşırma ile bu eşyalara bulaşan hastalık yapıcı mikropların eller aracılığıyla vücuda alınabilmektedir.bu sebeple okulda ve bulunduğumuz her yerde el yıkamak çok önemlidir.

su ve sabun ikilisi hastalıklardan en iyi korunma yöntemidir olduğunu bildirdi.
Bir hasta, ilaçlarını ne kadar düzenli kullanırsa kullansın temizliğe gereken özeni göstermemesi durumunda iyileşmesi çok güç, hatta olanaksız hale gelebilmektedir.
Havaların soğuduğu ve hastalıkların arttığı bu dönemde el yıkama daha da fazla önem kazanıyor. yemeklerden önce eller iyice yıkanmalıdır.”

mikrop nedir?

Mikrop Nedir?
Yeryüzünde yaşayan en küçük canlılar olan mikroplar milyarlarca yıldır var. Ama insanlar onların varlığını ancak 1683 yılında öğrendi. Mercek yapmayı hobi olarak benimseyen Hollandalı tüccar Antony van Leeuwenhoek bu merceklerle çalışırken çok küçük canlıların varolduğunu keşfetti. Mikropların hastalıklara yolaçtığı ise, 2 yüzyıl sonra, 19'uncu yüzyılın sonlarında anlaşıldı. Mikrop başlığı altında birkaç tür biraraya gelmektedir.



Virüs
En küçük mikroptur. Tam olarak hücre bile değildir. Sadece genlerden ibarettir.




Bakteri
Kendi yaptığı kimyasal süreçlerle veya üzerinde yaşadığı canlılardan beslenir. Ölü dokular da bakteriler için besin kaynağı oluşturur. 3 buçuk milyar yıldır dünya da yaşayan bakteri, virüsden çok daha büyüktür. Eğer bir virüsün insan büyüklüğünde olsaydı, bir bakterinin Amerika'nın New York'taki Hürriyet Heykeli büyüklüğünde olması gerekirdi.



Protozoa
Yaklaşık 2 milyar yıldır yeryüzünde bulunan bir grup parazite verilen isim. Protozoa, bakteriye benzer ama ondan bin misli daha büyüktür.



Fungus
Bunlar her türlü maddeyi temel unsurlarına ayırarak, hayvanların ve bitkilerin yararlandığı besleyici maddeleri ve mineralleri oluştururlar. Bilinen yaklaşık 100 bin türü vardır. Değişik mantar çeşitleri ve mayalar bu gruba girer.

BULAŞICI HASTALIK

Bulaşıcı hastalık
Bulaşıcı hastalık ya da Enfeksiyon hastalıkları, intaniye olarak da bilinir, hastalık yapıcı herhangi bir yolla insana geçme özelliğindeki mikropların veya parazitlerin vücuda girmesiyle ortaya çıkan hastalıklar.
Hastalığı yapan organizmalar, virüsler, bakteriler, riketsialar, mantarlar olabilir. Bütün bulaşıcı hastalıklar bir veya birkaç yolla insana geçebilme özelliğindedir. İnsandan insana, hayvandan insana olduğu gibi, topraktan insana da bulaşma husule gelebilir. Bulaşma şekillerinden başlıcaları şunlardır:
• Aksırırken, öksürürken, konuşurken ağızdan çıkan damlacıkların başkası tarafından teneffüs edilmesiyle (verem, boğmaca ve çeşitli solunum yolu hastalıkları);
• Doğrudan deri temasıyla ve cinsel temasla;
• Hastanın kullandığı çamaşır, yatak eşyası ve yiyecek eşyaları gibi malzemeler vasıtasıyla;
• Hayvanların insandan insana veya hayvanlardan insana hastalık taşımasıyla (Bunun en canlı örneği anofel cinsi sivrisineklerin taşıdığı sıtmadır. Yine aynı şekilde güvercinler "psittakoz" hastalığını taşırlar.);
• Hastalandırıcı mikroplarla kirlenmiş yiyecekler ve içeceklerin alınmasıyla (Suyla bulaşan hastalıkların başlıcaları tifo, dizanteri, kolera, paratifo olarak sayılabilir. Yiyeceklerle de besin zehirlenmeleri ve gastroenteritler meydana gelebilir.);
• Hastalıklı bir anneden hamilelik sırasında veya doğum esnasında bebeğe hastalık bulaşmasiyle (Frengi, kızamıkçık, gonore konjonktiviti, yani belsoğukluğu mikrobunun yaptığı göz iltihabı bu yolla bulaşabilir.).
Suni olarak meydana getirilen bağışıklıkta, kişiye zayıflatılmış, ölü mikroplar veya mikrop maddeleri verilir. Bunlara karşı hastalık belirtileri hasıl olmaksızın antikor teşekkül eder. Böylece kişinin hastalığa karşı korunması sağlanır. Birçok hastalığa karşı kullanılan aşılar böyledir. Aşılar her bulaşıcı hastalıkta tesirli olmayıp, ancak belli sayıda hastalıkta tesirlidir.
Hastalığa yakalanma açısından daha şanssız olanlar (daha çok yakalananlar) şunlardır:
1. Bulaşıcı hastalıkların salgın olduğu yerlere gidenler,
2. Üç aylıktan daha küçük bebekler,
3. Ailesinde bulaşıcı hastalık taşıyan kişi bulunanlar,
4. Yaşlı ve yatalak olanlar,
5. Kanser gibi bağışıklık sistemini felce uğratan bir hastalığı olanlar,
6. Bağışıklığı bastırıcı ilaçları kullananlar.
Bulaşıcı hastalıklarda bazı belirtiler vardır ki, hemen hemen bütün hastalarda bulunur. Bunlar; ateş, halsizlik, iştahsızlık, baş ağrısı, genel vücut ağrıları olarak sayılabilir. Bazı hastalıklarda döküntüler olabilir (kızıl, kızamık, çiçekte olduğu gibi). Hazım sistemini tutan hastalıklarda ise genellikle ishal vardır.
Her doğan çocuğa, zamanı geldiğinde aşı yaptırmalıdır. Vücudu devamlı kuvvetli tutmalı, yeme-içmeye çok dikkat etmelidir. Düzenli bir hayat sürmeli. Bulaşıcı hastalık salgını olan yerlere mecburen gitmek gerekiyorsa, alınacak tedbirler ve yapılacak aşılar konusunda bir hekime danışmalıdır. Temizlenmemiş kirli yiyecekler yememeli, vücut temizliğine gereken dikkati göstermelidir.
Bulaşıcı hastalıkların tedavisi çok çeşitli olup, hastalık yapıcı mikrobun cinsine göre değişir. Penisilin ve benzeri antibiyotikler bakterilere karşı tesirlidir. Sıtma gibi protozoon (tek hücreli canlı) cinsi mikroplarla meydana gelen hastalıklar da, çeşitli kimyevi maddelerden müteşekkil ilaçlarla iyileştirilir. Virüs hastalıkları ise antibiyotiklerden etkilenmezler.
Belli başlı bulaşıcı hastalıklar: Belsoğukluğu, Bruselloz, Çiçek hastalığı, Difteri, Dizanteri (amipli veya basilli), Grip, Hepatit, Kızamık, Kolera, Menenjit, Psittakoz, Sıtma, Suçiçeği, Tetanos, Tularemi, Tüberküloz, Uyku hastalığı, Zatürre, Tifo, Tifüs.

DEODORANTLARIN ZARARLARI

-Deodorantlarda kullanılan kloral hidratın vücuttaki yararlı bakterilerin ölmesine sebep olduğu ve ilgili bölgelerde enfeksiyonlara direnci kırdığı hatırlatılmaktadır.
-Deodorantlarda bulunan zehirlerden oksikunalin sülfat merkezî sinir sistemine zarar veren bir maddedir. Yine deodorantlar cilde toz çekilmesine ve cildin çabuk kirlenmesine sebebiyet vermektedir.
-DEODORANTLAR İÇİNDE BULUNAN BAZI GAZLAR ATMOSFERDEKİ OZON TABAKASININ DELİNMESİNE VE GÜNEŞTEN GELEN ZARARLI IŞINLARIN CİLDİMİZE ULAŞIP BAZI CİLT HASTALIKLARI YARATTIĞI UZUN ZAMANDIR BİLİNMEKTEDİR.

sabun nasıl yapılır?

Karboksilli asitlerin sodyum tuzlarına sabun denir. 2.5 mL 5 N sodyum hidroksit (NaOH) ve 2.5 mL su bir beher içerisinde ısıtılır. Köpürmeleri göz önüne alarak büyükçe bir beher seçilmelidir. Üzerine 45 g zeytinyağı, ayçiçeği yağı veya benzeri bir yağ eklenir. Düşük ısıda ısıtılır. 1 saat sonra 4 mL 5 N sodyum hidroksit daha eklenerek karıştırılır.1saat daha ısıtıldıktan sonra 5 mL su ve 5 mL 5 N sodyum hidroksit çözeltisi eklenir. Hafif kaynayıncaya ısıtılır. 14 mL 5 N sodyum hidroksit daha eklenir ve gerekirse buharlaşan suyu telafi etmek için bir miktar daha su eklenir. Homojen bir pasta elde edilinceye kadar kaynatmaya devam edilir. Bundan sonra hızla karıştırılarak 125 mL sıcak su eklenir. Böylelikle macun kıvamında bir çözelti elde edilir. Son olarak kaynama sıcaklığında yaklaşık 5 g Sodyum klorür (NaCl) eklenir. Soğumaya bırakılır. Katılaşan sabun kütlesi kaldırılır ve altına yapışan bazik kalıntılar yıkanır ve kurutulur

4. sınıf matematik performans ödevi

ödevin amacı:geometrik şekillerin kullanıldığı yerleri fark etme
performans ödevi:sizden binaların dış kapılarını gözlemleyerek bunların şeklini ve üzerlerindeki süsemelerde kullanılan geometrik şekilleri belirtmeniz istenmektedir.
araç gereç: kalem,kağıt,fotoğraf makinesi,cetvel, gazete ve dergiler.

BU ÇALIŞMAYI YAPARKEN:
1.BİNALARIN DIŞ KAPILARI HANGİ GEOMETRİK ŞEKİL BİÇİMİNDEDİR?ÇOĞUNLUKLA KARŞILAŞTIĞINIZ BİR GEOMETRİK ŞEKİL VAR MI?
2.BİNALARIN DIŞ KAPILARINI BİÇİMİNE GÖRE SINIFLANDIRIN.
3.DIŞ KAPILARDAKİ GEOMETRİK SÜSLEMELERDEN İKİ FARKLI ÖRNEK BULUNUZ.SÜSLEMELERİ KENDİ CÜMLELERİNİZLE AÇIKLAYINIZ.
4.GEOMETRİK ŞEKİLLERİ KULLANARAK İKİ FARKLI KAPI TASARLAYINIZ.BU KAPILAR ÜZERİNDEKİ GEOMETRİK ŞEKİLLERİ KULLANARAK SÜSLEME YAPINIZ.
5. ÇALIŞMANIZI RAPOR OLARAK DÜZENLEYİNİZ.

ÖNERİLER:
-GÖZLEM YAPARKEN ÇETELE VE SIKLIK TABLOLARINDAN YARARLANABİLİRSİNİZ.
-FOTOĞRAF ÇEKEBİLİR VEYA RESMİNİ YAPABİLİRSİNİZ.
-ÇALIŞMANIZDA GEOMETRİK ŞEKİLLER İLE İLGİLİ ÖĞRENDİKLERİNİZİ KULLANINIZ.


UYARI:
PERFORMANS ÖDEVİNİZ;GÖZLEM YAPMA,SINIFLANDIRMA,GEOMETRİK ŞEKİLLERİ KULLANMA,ÖZGÜN BİR TASARIM YAPMA,RAPOR DÜZENLEME KURALLARINI UYGULAMA ÖLÇÜTLERİ BAKIMINDAN DEĞERLENDİRİLECEKTİR.

4. sınıf fen ve teknoloji deneyi

EŞİT HACİMDEKİ MADDELERİN KÜTLELERİ AYNI OLABİLİR Mİ?
Deneyin Amacı:Eşit Hacimdeki farklı maddelerin Kütlelerinin Farklı Olduğunu Gözlemek.
Hazırlık Sorusu:
Eşit Hacimdeki Katı,Sıvı Ve Gaz Maddelerin Kütleleri De Eşit Midir? Tartışınız.

Kullanılan Araç Ve Gereçler:
1) balon
2) su
3) portakal veya taş parçası
4) bağlama parçası
5) dereceli silindir
6) beherglas (500 ml.lik)
7) hidrostatik terazi ve tartı takımı
Deneyin Yapılışı:
1) Hidrostatik terazi ile patates veya portakal’ı tartıp kütlesini çizelge ye yaz.
Madde Kütle(g) Hacim(cm) Kütle/ Hacim
Katı
Sıvı
Gaz
2)Katıyı beherglasdaki su içerisine koyarak hacim bulma yöntemiyle hacmini bulunuz ve tabloya yaz.
1) Katının hacmi kadar sıvıya (suyu) boş (önceden darası belli) beherglasa koyarak terazide tartınız ve suyun kütlesini çizelgeye yaz.
2) Boş balonu, ipi terazide tartınız.Darasını not et.
3) Balonu katı madde (patates veya portakal) büyüklüğünde olacak şekilde şişir.Ağzını iple bağla.(NOT: Büyükleri eşit olduğu zaman hacimleri de eşit olur.)
4) Şişirilmiş balonu terazide tartın.Daradan çıkarın.bulduğunuz havanın kütlesiniçizelgeye yaz.
5) Bulduğunuz katı, ve gaz maddelerin kütle değerlerini hacim değerlerine böl.
Verileri Değerlendirme:
1) Eşit hacimde aldığını portakal (veya patates), su ve havanın kütleleri eşit midir?
2) Eşit hacimde olan maddelerden kütlesi en büyük ve en küçük olan hangisidir?
3) Bu değerlerin büyük yada küçük olmasının maddelerin yapısı ile ilişkisi olduğunu düşünür müsün?
4) Suyun kütlesi ile hacmi arasında bir ilişki var mıdır? Sebebi nedir?
5) Hangi maddenin kütlesini bulmak güç oldu? Bu güçlüğün nereden kaynaklandığını düşününüz?
Deney Sonucu:
1) Portakalın (veya patatesin) kütlesi kadar kütleye sahip havanın hacminin ne kadar olması kadar büyük olacağını düşünürsün ?
2) Eşit hacimdeki katı,sıvı ve gaz maddelerin kütlelerinin farklı olduğunu söyleyebilir misin?

bu fırsatı kaçırmayın

SİZDE BEDAVAYA BİR BLOG SAHİBİ OLUN BANA YORUM YAZIN 20 ARALIĞA KADAR EN ÇOK YORUMU SİZ YAZIN

FLORA,STELLA,BLOOM,TEKNA,MUSA,LAYLA OLUN

CEMRE,EREN,GÜLÇİN,YASEMİN OLUN.

EN ÇOK YORUM YAZAN KİŞİYE 20 ARALIKTA WİNX,HEPSİ VEYA İSTEDİĞİNİZ BİR SANATÇININ RESİMLERİNİ SİTEMDE YAYINLAYACAĞIM. HADİ BU FIRSATI KAÇIRMAYIN YORUMLARI YAZIN PARMAKLAR ÇALIŞSIN...

5 Aralık 2007 Çarşamba

resim


Car Hire

kelebek


Car Hire

resim


Car Hire

resim


Car Hire

resim


Car Hire

resim


Car Hire

resim


Car Hire

gül


Car Hire

3 Aralık 2007 Pazartesi

herkese slm

2 Aralık 2007 Pazar

ismim